Bu sayfada, Yüksel Yalçınkaya kararının ardından ulusal ve uluslararası düzeyde yapılan açıklamalara, akademik analizlere, uzman görüşlerine ve ilgili yorumlara yer verilmektedir. Kararın hukuki, toplumsal ve siyasi etkilerini değerlendiren bu içerikler; insan hakları kuruluşları, hukukçular, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri tarafından kaleme alınmıştır.

12 Haziran 2025
Karar

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi

Bakanlar Komitesi, Yalçınkaya kararının uygulanmasını görüştü

AİHM kararlarının uygulanmasından sorumlu olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 1531’inci toplantısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yüksel Yalçınkaya kararıyla ilgili Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini değerlendirdi. 10-12 Haziran 2025 tarihlerinde yapılan toplantının ardından bugün açıklanan kararda, hem bireysel hem de genel düzeyde uygulanması gereken önlemlere ilişkin çağrılar yinelendi. Bakanlar Komitesi, bireysel önlemler bakımından; Yeniden açılan yargılamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarına uygun şekilde tamamlanmasını sağlaması için yetkililere çağrıda bulundu ve Komite’yi bilgilendirmeye devam etmelerini istedi. Bakanlar Komitesi genel önlemler bakımından; Ulusal mahkemelerde derdest olan davalar bakımından, özellikle Yargıtay’ın, silahlı terör örgütü üyeliği suçunun maddi ve manevi unsurlarının tespitine ilişkin Sözleşme’ye uygun uygulamalarını memnuniyetle karşıladı ve yetkililerden, ilk derece mahkemelerinin benzer davalarda Sözleşme standartlarını dikkate aldığını gösteren ek karar örnekleri sunmalarını istedi; İç hukukta kesinleşmiş benzer davalar bakımından, ulusal mevzuatın bu tür durumlarda etkili bir başvuru yolu öngördüğünü, özellikle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabildiğini ve başvurucuların, ihlalin sonuçlarının iç hukukta giderilmediğini düşünmeleri halinde Avrupa Mahkemesi’ne başvurma haklarının bulunduğunu not etti; Mahkemede derdest olan çok sayıda tekrarlayan başvuru dikkate alındığında, benzer ihlallerin gelecekte tekrar tespit edilmesini önlemek amacıyla yetkililerin özel önlemler almayı değerlendirmelerini istedi; bu tür önlemlerle ilgili değerlendirmelerinde Sekretarya’yı da sürece dahil etmeleri teşvik edildi; Yetkililerden yukarıdaki hususlara ilişkin bilgileri 2026 Haziran ayı sonuna kadar sunmaları istendi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Eylül 2023’te verdiği kararında Yüksel Yalçınkaya’nın adil yargılanma, kanunsuz ceza olmaz ve toplantı ve dernek kurma özgürlüğü ilkesi bakımından haklarının ihlal edildiğine hükmetmişti. Karar, on binlerce benzer dosya için emsal niteliğinde görülüyor. AİHM Yalçınkaya davasıyla benzer 8 bin başvurunun önünde olduğunu belirtmiş ve bunlardan 5 binini Türkiye’ye ve başvuruculara tebliğ etmişti.

31 Mart 2025
Bildirim

Türkiye

Yüksel Yalçınkaya / Türkiye Davasına İlişkin Türkiye'den Gelen İkinci Bildirim

Bu belge, Türkiye'nin Yüksel Yalçınkaya/Türkiye davası kapsamında sunduğu güncellemiş eylem planıdır.

08 Mart 2025
Açıklama

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi

Bakanlar Komitesi, Yalçınkaya kararının icrasını Haziran ayında görüşecek

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Haziran 2025 toplantısının gündemine AİHM Büyük Dairesi’nin 26 Eylül 2023’te vermiş olduğu Yüksel Yalçınkaya kararını dahil etti. AİHM kararlarının uygulanmasını takip eden Avrupa Konseyi organı Bakanlar Komitesi, Haziran ayında yapacağı toplantının gündemine AİHM Büyük Dairesi’nin vermiş olduğu Yalçınkaya kararını da aldı. Haziran toplantısında Bakanlar Komitesi, Yalçınkaya kararının başvurulan kişi özelinde ve daha geniş yargılamalar açısından nasıl uygulandığını veya uygulanmadığını detaylı bir şekilde inceleyecek. Komite, Türkiye’nin bu konuda hangi bilgi ve belgeleri sunması gerektiğine karar verecek ve ülkeye belirli bir süre tanıyacak. Türkiye, bu süre içinde gerekli belgeleri sunmazsa, Komite bir sonraki oturumda veya ara kararında bu süreci tekrar değerlendirecek. Yalçınkaya davası, özellikle Bylock iddialarıyla ilgili yargılamalarda yaşanan ihlallerin tespit edildiği ve Türk yargısının uygulamadığı önemli bir AİHM kararını içeriyor. AİHM, verdiği kararında ByLock, dernek ve sendika üyeliği, gazete aboneliği ve Bank Asya kullanmak gibi eylemlerin terör örgütü üyeliğinden mahkum edilmek için yeterli olmadığını ifade etmişti.

06 Aralık 2024
Açıklama

Anayasa Mahkemesi (Kadir Öztürk'ün Açıklaması)

AYM'den Yalçınkaya Kararına İstinaden Yapılan Yeniden Yargılanma Taleplerine İlişkin Önemli Gelişme

Mahkeme, Yalçınkaya kararına istinaden yapılan 'Yeniden Yargılama' taleplerine ilişkin ülke genelindeki bireysel başvuruları 06/12/2024 tarihli kararı İle birleştirerek tek bir başvuru altında ele almaya karar verdi (yakın zamanda yapılan başvurular hariç) Yakın zamanda verdiğim bir röportajda AYM'nin Yalçınkaya kararı sonrası esasen ByLock kullanımına dayanan mahkumiyetlere ilişkin tek bir karar dahi vermediğini (süre aşımı vb. iddialarla kabul edilemez olarak ilan edilen başvurular hariç), bu durumun Yalçınkaya kararının AYM'nin ByLock'a olan bakışında olumlu ve hukuki bir yönde değişikliğe sebep olduğu şeklinde yorumlanması gerektiğini söylemiştim. Anayasa Mahkemesi, Yalçınkaya kararına istinaden yapılan 'Yeniden Yargılama' taleplerine ilişkin bireysel başvuruları tek bir başvuru altında ele almaya karar vererek Yalçınkaya kararına verdiği önemi bir kere daha göstermiş oldu. İki yıldır istikrarlı bir şekilde dile getirdiğim üzere AİHM'in Yalçınkaya kararı Yalçınkaya'nın kendisi dışındaki diğer kişiler için CMK uyarınca kesinlikle yeniden yargılama sebebi değildir. Diğer kişilerin Yalçınkaya kararında AİHM'in uyguladığı hukuk ilkelerinin kendisine de uygulanmasını talep etmesinin nedeni; ➜ medeni ülkelerdeki hukuk uygulamalarının açıkça keyfi olmaması gerekmesine, ➜ iyi niyetle ve Yalçınkaya kararının "sonuçları ve ruhu" ile uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesi kaydıyla Türk Hükümeti’nin genel tedbirler alması zorunluluğuna, ve ➜ Anayasa Mahkemesi’nin, İbrahim Er ve Diğerleri Kararı’nda vurguladığı üzere yüksek mahkeme kararlarının objektif işlevi kapsamında, AİHM’in Yalçınkaya kararında yaptığı değerlendirmelerin benzer durumda olanlar yönünden etki doğurması gerektiğine dayanmaktadır. Son olarak, yeniden yargılama başvurusuna ilişkin şikayeti AYM tarafından birleştirilen kişiler arasında ByLock iddiasıyla mahkum olmayıp Bank Asya'ya para yatırdığı iddiasıyla mahkum olan kişiler de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelen bu meselede vereceği karar, sadece bireysel bir hakkın korunması değil, aynı zamanda uzun yıllardır süregelen hukuksuzluklara son verecek bir adalet ve hukuk ilkesi adına tarihi bir fırsat niteliğindedir. Mahkemenin, hukukun üstünlüğü ve temel hakların korunması ilkelerini esas alarak adil ve kapsamlı bir karar alacağına inanıyorum.

28 Kasım 2024
Makale

Dr. Gökhan Güneş

AİHM’in Yalçınkaya Kararı ve Kayseri Mahkemesi: Adaletin Bylock Çıkmazı

AİHM Büyük Daire, Yüksek Yalçınkaya/Türkiye başvurusunda suç ve cezaların yasallığı ilkesinin yanında, Bylock’la ilgili adil yargılanma hakkı kapsamında da çok önemli bir ihlal karar vermiştir. Bu karar, yıllardır hukuka aykırı delil olduğunu belirtilen Bylock’la ilgili söylenenlerin adeta bir teyidi olmuştur. Ancak, bu ihlal sonrası başlayan yeniden yargılama kapsamında, yargılamayı yapan Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi bu kararı çok farklı yorumlamış ve sanki AİHM Büyük Daire tarafından verilmiş böyle bir karar yokmuş gibi davranarak Yalçınkaya’ya aynı cezayı vermiştir. Bu yazıda, AİHM’in adil yargılanma hakkı kapsamında verdiği ihlal kararının gereklerinin Kayseri mahkemesi tarafından neden yerine getirilmediği ve Bylock’un delil olarak kabulü için mahkemelerin yapması gereken hususlara yer verilmiştir. Öncelikle, AİHM Büyük Daire’nin Yalçınkaya kararında adil yargılanma hakkı kapsamında verdiği ihlalin gerekçelerine, sonrasında da Kayseri mahkemesinin mahkûmiyet kararının neden bu ihlal kararını gereklerine uymadığına yer verilmiştir. AİHM’in adil yargılanma hakkı (AİHS zm.) kapsamında ihlale gerekçe yaptığı hususlar şunlardır:

12 Eylül 2024
Karar

T.C. Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi

Kayseri’deki yerel mahkeme AİHM kararını dinlemedi

Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM kararlarının yerel mahkemeler tarafından uygulanmamasına yeni örnek Kayseri’den geldi. Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi, AİHM’in hak ihlali kararını yok sayarak, FETÖ iddialarıyla yargılanan Yüksel Yalçınkaya'yı yeniden mahkum etti.

12 Eylül 2024
Karar

T.C. Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi

Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Yüksel Yalçınkaya davasında verdiği kararın gerekçesini yayımlamıştır.

Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi Gerekçeli Kararı

05 Ağustos 2024
Bildirim

Türkiye

Yüksel Yalçınkaya / Türkiye Davasına İlişkin Türkiye'den Gelen Bildirim

Bu belge, Türkiye'nin Yüksel Yalçınkaya/Türkiye davası kapsamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 26 Eylül 2023 tarihli ihlal kararına karşı verdiği ilk resmi eylem planıdır.

08 Temmuz 2024
Bildirim

Justice Square Foundation (Netherlands), Italian Federation for Human Rights (Rome), Statewatch (London), Cross Border Jurists Association (Germany), The Arrested Lawyers Initiative (Belgium), Solidarity with OTHERS (Belgium)

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne ‘Yüksel Yalçınkaya’ başvurusu!

Avrupa’da faaliyet gösteren aralarında Justice Square’nin de bulunduğu 6 uluslararası insan hakları kuruluşu güncel yargılamaları da etkileyecek önemli bir girişimde bulundu. İnsan hakları kuruluşları yaptıkları ortak açıklamayla, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nden, Türkiye’nin mahkum edildiği Yüksel Yalçınkaya kararının uygulanma sürecinin başlatılmasını istedi. Türkiye’deki güncel yargılamamaları çöpe atan AİHM’nin ‘Yüksel Yalçınkaya’ kararı gündemdeki yerini koruyor. Son olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ByLock kullanımı iddiasına dayanan mahkumiyetlere ilişkin üçüncü 1.000 kişilik başvuruyu da Türkiye hükümetine bildirdi. AİHM, ‘Yüksel Yalçınkaya’ kararı sonrası iki farklı tarihte toplam 2 bin başvuruyu Türk Hükümeti’ne savunma yapması için göndermeşti. Son bildirimlerle birlikte sayı 3 bine çıktı. Konuyla ilgili Justice Square’den yapılan kısa açıklamada, “Avrupa’da faaliyet gösteren 5 uluslararası insan hakları kuruluşuyla birlikte, Yalçınkaya kararının Eylül 2024 gündeminde görüşülmesi ve kararın uygulanması sürecinin başlatılması için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne bildirimde bulunduk. On binlerce kişiyi doğrudan ilgilendiren Yalçınkaya kararının uygulanması için gerekli girişimlerde bulunmaya devam edeceğiz.” denildi.

03 Temmuz 2024
Makale

İnsan Hakları Okulu / Dr. Kerem Altıparmak-Doç. Dr. Ali Rıza Çoban

Yüksel Yalçınkaya/Türkiye: AİHM Tarihinin En Büyük BuzdağI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) zorunlu yargı yetkisini tanıdığı 27 Eylül 1989 tarihinden bu yana Türkiye’nin en önemli hukuki ve politik sorunlarının çözüm mercilerinden biri Strazburg Mahkemesi olmuştur. Sorun sadece Türkiye’den AİHM’e çok sayıda başvuru yapılması değildir. Aynı zamanda Türkiye’nin yapısal ve ulusal düzlemde çözülemeyen sorunları AİHM önüne taşınmaktadır. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yolunun açılması sonrasında 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren AYM’ye bireysel başvuru yapılması mümkün hale gelmiştir.

28 Haziran 2024
Değerlendirme

Birleşik Krallık’taki Lincoln Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Kıdemli Öğretim Görevlisi Dr. Sanna Elfving ile Lincoln Üniversitesi’nde Hukuk Alanında Kıdemli Öğretim Görevlisi Dr. Chloë Gilgan

Avrupalı hukukçulardan Yalçınkaya değerlendirmesi: İnsan hakları göz ardı edilerek terör suçlaması yapılamaz

Birleşik Krallık’taki Lincoln Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Kıdemli Öğretim Görevlisi Dr. Sanna Elfving ile Lincoln Üniversitesi’nde hukuk alanında kıdemli öğretim görevlisi Dr. Chloë Gilgan, AİHM’in Yalçınkaya kararını değerlendirdi. Uzman hukukçular insan haklarının göz ardı edilerek terör suçlaması yapılamayacağının altını çizdi. İHLALLER SİSTEMATİK NİTELİKTE Ghent Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Merkezi’nin sitesinde yayınlanan değerlendirmede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından 26 Eylül 2023 tarihinde verilen Yüksel Yalçınkaya/Türkiye kararı ele alındı. AİHM’in, Türkiye’nin adil yargılanma hakkı, kanunsuz ceza olmaz ve örgütlenme özgürlüğü ihlallerinin sistematik niteliğine dikkat çektiği vurgulandı. Türkiye’nin ByLock üzerinden yaptığı cezalandırmaların yaklaşık 2 milyon kişiyi etkilemesinin beklendiği ifade edildi.

28 Mayıs 2024
Makale

Dublin Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Doç. Dr. Suzanne Egan

AİHM’nin Yalçınkaya kararını uygulamayan Türkiye’ye yaptırım çağrısı

Dublin Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Doç. Dr. Suzanne Egan, Yalçınkaya kararının önemini ve Türkiye’nin aldığı pozisyonu yazdı. Dr. Egan, kararın göz ardı edilmesinin hukukun üstünlüğünü ve uluslararası normları tehlikeye atacağını belirterek Avrupa Konseyi’ne harekete geçme çağrısında bulundu. Gent Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi tarafından yayınlanan makalede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin Yalçınkaya v. Türkiye davasındaki kararı ışığında, ulusal mahkemelerin AİHM kararlarını göz ardı etmesinin olası ciddi sonuçlarına dikkat çekildi. Uluslararası insan hakları hukukunu uygulamada başarısız olan devletler için olası sonuçlar ve uyumu sağlamak için gereken acil eylemler masaya yatırıldı.

13 Mart 2024
Rapor

Londra Merkezli İnsan Hakları Örgütü Statewatch / Dr. Emre Turkut – Avukat Ali Yıldız

Londra merkezli Statewatch’tan ‘Yalçınkaya’ raporu

Londra merkezli insan hakları örgütü Statewatch tarafından çarşamba günü yayınlanan yeni bir rapor, Türk yetkililerin ByLock kullandıkları gerekçesiyle Gülen hareketi üyelerine yönelik soruşturmalarında gerçekleştirdiği sistematik insan hakları ihlallerini ortaya koyuyor.

13 Mart 2024
Makale

Dr. Efe Can KARABULAT

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yüksel Yalçınkaya v. Türkiye Karar İncelemesi

Terör örgütü üyeliğinden dolayı cezalandırılan Yüksel Yalçınkaya’nın yargılama sürecinde gerçekleştiği iddia olunan hak ihlallerinin ele alındığı Yüksel Yalçınkaya v. Türkiye kararı, sosyal ve politik sonuçları itibarıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından son yıllarda verilmiş olan en önemli kararlardandır. AİHM, kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6., 7. ve 11. maddelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir. İçerdiği unsurlar itibarıyla Yargıtay’ın ve Anayasa Mahkemesi’nin güncel içtihatlarıyla da benzerlikler taşıyan bu karar, bazı yeni standartlar da getirmektedir.

01 Mart 2024
Hukuki Mütalaa

Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesörü Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem

Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem’in Yalçınkaya/FETÖ Davası Hakkında Hukuki Mütalaası

Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem (Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Yüksel Yalçınkaya/Türkiye kararına ilişkin olarak bir hukuki mütalaa (uzman görüşü) kaleme almıştır. Bu mütalaa, Türkiye’de FETÖ/PDY üyeliği suçlamalarında özellikle ByLock uygulamasının delil olarak kullanılmasının hukuki açıdan değerlendirilmesini ve AİHM kararının Türk hukuk sistemi üzerindeki etkilerini analiz etmektedir. Mütalaanın Temel Noktaları ByLock Kullanımının Delil Olarak Değerlendirilmesi: AİHM, yalnızca ByLock kullanmanın veya indirmiş olmanın, bir kişinin FETÖ/PDY üyeliği için yeterli ve kesin delil sayılamayacağını belirtmiştir. Prof. Dr. Erdem’in mütalaasında da, suçun manevi unsurunun (kastın) ve örgütle organik bağın somut olarak ortaya konulması gerektiği vurgulanmaktadır. Adil Yargılanma Hakkı (Madde 6) ve Kanunsuz Ceza Olmaz İlkesi (Madde 7): AİHM, Yalçınkaya kararında Türkiye’nin adil yargılanma hakkını ve kanunsuz ceza olmaz ilkesini ihlal ettiğine hükmetmiştir. Prof. Dr. Erdem’in görüşü de, mahkemelerin ByLock verilerine erişim ve savunma hakkı konularında ciddi eksiklikler bulunduğunu, bu nedenle yargılamaların adil olmadığını savunmaktadır. Örgüt Üyeliği Kriterleri: Mütalaada, örgüt üyeliği için kişinin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olması, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden fiillerde bulunması gerektiği, yalnızca ByLock kullanımı veya Bank Asya’da hesap açmanın tek başına yeterli olmayacağı ifade edilmektedir. Kararın Etkileri: Yalçınkaya kararı sonrası, benzer şekilde ByLock veya benzeri dijital delillerle mahkûm edilen kişilerin yeniden yargılanma hakkı doğmuştur. Prof. Dr. Erdem, bu kararın Türk yargısında önemli bir değişim gerektirdiğini, dijital delillerin bağımsız uzmanlarca incelenmesi ve savunma makamına tam erişim sağlanması gerektiğini belirtmektedir. Sonuç Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem’in hukuki mütalaası, AİHM’in Yalçınkaya kararının Türk ceza yargısında FETÖ/PDY üyeliği davalarında kullanılan delil standartlarını ve adil yargılanma ilkelerini yeniden gözden geçirmeyi zorunlu kıldığını ortaya koymaktadır. Özellikle ByLock gibi dijital delillerin tek başına mahkûmiyet için yeterli olmadığı, örgüt üyeliği için somut ve çok yönlü delil gerekliliği vurgulanmaktadır

13 Şubat 2024
Bildirim

Stichting Justice Square

AİHM’in Yüksel Yalçınkaya/Türkiye Kararına İlişkin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine Yapılan ikinci Bildirim

Stichting Justice Square olarak, Yüksel Yalçınkaya v. Türkiye davası (Başvuru No. 15669/20) ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararının uygulanması sürecindeki son gelişmeleri yakından takip etmekteyiz. 1 Kasım 2023 tarihinde gerçekleştirdiğimiz ilk başvurunun ardından, söz konusu kararın etkin bir şekilde icra edilmesine yönelik olarak topladığımız yeni bulgular ve önerileri içeren yeni bir başvuruyu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne sunduk. Stichting Justice Square olarak, adaletin sağlanması ve insan haklarının korunması yolunda kararlı adımlar atmaya devam edeceğiz. İlgili tüm kişi ve kurumları, bu sürece destek olmaya ve bilgilendirme çalışmalarımızı takip etmeye davet ediyoruz.

31 Ocak 2024
Bildiri

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Üyesi 24 Parlamenter

AKPM vekillerinden önemli bildiri: Türkiye’deki keyfi tutuklamalar insanlığa karşı suç teşkil edebilir.

Strazburg’ta bulunan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) üyesi 24 parlamenter, 31 Ocak 2024 tarihinde ’Türkiye’de sistematik keyfi özgürlükten yoksun bırakma, insanlığa karşı suç teşkil edebilir’ başlıklı bir yazılı bildiri yayınladı.

30 Ocak 2024
Rapor

Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Avukat Dr. Serkan Cengiz

Barolar Birliği’nden ‘AİHM-Yalçınkaya’ raporu

Türkiye Barolar Birliği, ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’yi mahkum ettiği ‘Yüksel Yalçınkaya/Türkiye Kararına İlişkin’ bir değerlendirme raporu hazırladı. Avukat Dr. Serkan Cengiz tarafından kaleme alınan raporda, çok önemli tespit ve değerlendirmelerde bulunuluyor. TBB’nin değerlendirmesine göre Yalçınkaya kararıyla birlikte ‘örgüt yöneticiliği ve üyeliği’ suçlamasının hukuksal dayanakları ortadan kalktı. Raporda, “Keza AİHM anılı kararla, geçmişteki bir dizi yasal faaliyet açısından, suç isnadının delili olduğuna yönelik ulusal mahkemelerce geriye dönük yapılan yorumun da AİHS m. 11 ve özellikle de AİHS m. 7 hükmüne aykırı olduğunu hüküm altına alarak, özellikle TCK m. 314/1 ve m. 314/2 kapsamında kalan iddia ve mahkumiyetlerin hukuksal dayanaklarını ortadan kaldırmıştır.” denildi.

25 Ocak 2024
Basın Toplantısı

AİHM Başkanı ve Yazı İşleri Müdürü Siofra O’Leary

AİHM Başkanı: Yalçınkaya davasını takip ediyoruz; davaların yüzde 96’sı darbe sonrası ihlaller ile ilgili

Strazburg’da bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı ve Yazı İşleri Müdürü, 2023 yılı istatistiklerini paylaşmak ve soruları yanıtlamak için yıllık basın konferansında dün gazetecilerin karşısına geçti. Başkan Siofra O’Leary, Yalçınkaya davası hakkında önemli ifadelerde bulundu. Mahkeme Başkanı ve Yazı İşleri Müdürü TR724 Muhabiri Ensar Nur’un sorularına da cevap verdi. Basın Konferansı’nda konuşan AİHM’in ilk kadın Başkanı İrlandalı Siofra O’Leary, Türkiye’nin AİHM önünde 23 bin 400 dava ile en çok şikayet edilen devlet olduğuna dikkat çekti. O’Leary’nin verdiği bir diğer istatistik ise 2016 yılından itibaren yaşanan hukuk garabetinin bir ispatı oldu. Mahkeme Başkanı, 23 bin 400 davanın yüzde 96’sının 2016’daki darbe girişiminden sonra ortaya çıkan durumla ilgili davalar olduğunu söyledi. O’Leary, yargıçlara karşı yaptırımlar, devlet memurları, profesörler ve yargıçların cezai mahkumiyeti ile ilgili davalara Mahkeme’nin kesinlikle öncelik verdiğini söyledi.

22 Ocak 2024
Açıklama

Sylvain Mérenne - Avrupa İdari Yargıçlar Birliği (AEAJ) Başkanı, Mikael Sjöberg - Avrupa Yargıçlar Birliği (EAJ) Başkanı, Tamara Trotman - Hakimler için Hakimler Başkanı, Mariarosaria Guglielmi - Magistrats Européens pour la Démocratie et les Libertés (MEDEL) Başkanı

Avrupa’daki 4 hukuk örgütünden AP ve AB ülkelerine çağrı: Yaptırımları uygulayın Türkiye’yi hukuka döndürün

Avrupa'daki hakim ve savcıların üyesi olduğu 4 sivil toplum örgütü, Osman Kavala, Şerafettin Can Atalay ve Yüksel Yalçınkaya kararlarını uygulamayan Türkiye'ye yaptırım uygulaması için Avrupa Parlamentosu ve AB üyesi ülkelere çağrı yaptı. Kavala ve Can Atalay kararlarının buzdağının görünen kısmını temsil ettiği belirtilen açıklamada, Yüksel Yalçınkaya kararının ise AİHM'in 'Nullum crimen sine lege' ilkesi uyarınca soruşturma ve mahkumiyet kararlarını geçersiz kılan dönüm noktası niteliğinde olduğu belirtildi. Bildiride, "Sadece insan hakları savunucusu Osman Kavala ve Can Atalay'ın değil, şu anda haksız yere tutuklu veya hükümlü bulunan herkesin derhal serbest bırakılması çağrısında bulunun. Sorumlu yetkililere karşı yaptırımları uygulayın." denildi.

31 Aralık 2023
Tavsiye

Human Rights Defenders

Human Rights Defenders’tan yurt dışındaki mağdurlara çağrı: Zaman aşımı yok, başvuru yapın

Almanya merkezli Human Rights Defenders derneği, Türkiye’deki Gülen Hareketi’ne yönelik operasyonlarda mağdur olup yurt dışında yaşayan kişilere çağrıda bulundu. AİHM’in aldığı karar sonrası, hukuksuzluğa sebep olan hâkim ve savcılar için bir zaman aşımı olmadığını bildiren dernek, mağdurlara bunun için nasıl başvuru yapabilecekleri konusunda önerilerde bulundu.

26 Aralık 2023
Makale

Avukat / Hukuk Danışmanı Coşkun Yorulmaz

Kararın Ötesinde: Yalçınkaya / Türkiye Davası ve Terör Suçlamalarının Gölgesinde Adalet Arayışı

Coşkun Yorulmaz’ın Human Rights in Context blogunda yazdığı yazıda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Yalçınkaya v. Türkiye kararı anlatılmaktadır; bu karar, Türkiye’nin geniş ve belirsiz terörle mücadele yasaları nedeniyle Yüksel Yalçınkaya’nın ve milyonlarca kişinin adil yargılanma, örgütlenme özgürlüğü ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi gibi temel haklarının ihlal edildiğini ortaya koymuş, Türkiye’ye hukuk sisteminde reform yapma çağrısı yapmıştır, ancak hükümetin bu karara siyasi tepki vermesi reform sürecine dair ciddi endişelere yol açmaktadır.

26 Aralık 2023
Bilimsel Görüş

Eski Yargıtay Birinci Başkanı Sami Selçuk

Sami Selçuk, ‘Bilimsel Görüş’ yazdı: Yasal eylemler ‘terör suçu’ olarak kabul edilemez.

Türkiye’de hukukun duayen isimlerinden biri olarak gösterilen eski Yargıtay Birinci Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, AİHM’nin ‘ihlal’ kararı verdiği ‘Yüksel Yalçınkaya’ kararıyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Selçuk’un, konuyla ilgili yazdığı ‘Bilimsel Görüş’e göre, ‘cebir ve şiddet içerikli bir irade ve eylemin somut delilleriyle gösterilmediği tüm dosyaların beraatle sonuçlanması gerekiyor’.

26 Aralık 2023
Youtube

Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Kerem Gülay

Dr. Kerem Gülay ile ÖFG TV’de AİHM’nin Yalçınkaya Kararı Değerlendirildi!

AİHM Yüksel Yalçınkaya kararında , Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) birkaç maddesinin ihlal edildiğine karar verdi! Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 26 Eylül 2023 tarihinde Yüksel Yalçınkaya davasında önemli bir karar verdi. Bu karar, özellikle 15 Temmuz 2016 sonrasında Türkiye’deki yargılamalarla ilgili çeşitli değerlendirmeler içeriyor. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) birkaç maddesinin ihlal edildiğine karar verdi, bunlar arasında adil yargılanma hakkı (Madde 6), ‘kanunsuz ceza olmaz’ ilkesi (Madde 7) ve örgütlenme ve toplanma hakkı (Madde 11) bulunuyor. Kararda, AİHM, Türk yargısının son dönem işlemlerini, kararlarını ve uygulamalarını eleştirerek, bu uygulamaların sistematik olarak hukuksuz olduğunu belirtti. Karar, Türkiye’deki örgüt yargılamalarındaki hukuka aykırı uygulamaları ve bu uygulamaların yol açtığı hak ihlallerini ayrıntılı bir şekilde ele aldı. Kararın ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Meclis’in 1 Ekim’deki açılışında, bu kararı uygulamama yönünde bir itirazda bulundu.

24 Aralık 2023
Mektup

Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell

AB’nin Dışişleri Bakanı Borrell: Yalçınkaya kararının takipçisi olacağız

Brüksel merkezli Solidarity with Others İnsan Hakları Derneği’nin Yalçınkaya kararına ilişkin gönderdiği mektuba cevap veren Borrell, AB’nin dernekle aynı endişeleri paylaştığını ve Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirtti. Borrell adına mektubu AB Komisyonu’nun Türkiye Masası Şefi Bernard Brunet kaleme aldı. Brunet, TR724’ün ulaştığı cevabi mektubunda, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve yargı alanındaki geriye gidişten duydukları endişeyi Türk yetkililerine her seviyede dile getirdiklerine dikkat çekiyor. Avrupa Komisyonu’nun sonbaharda yayınlanan Türkiye raporunda temel hak ve hürriyetler ile yargı bağımsızlığının yok edilmiş olmasına ilişkin ciddi kaygılarını gündeme getirdiklerine vurgu yapıyor. Brunet, ‘Komisyon olarak terörle mücadele kanununun (TMK) AİHM içtihatları ile uyumlu olmadığını, TMK’nın seçici ve keyfi olarak uygulanmasının temel haklar üzerinde olumsuz etki yaptığını vurguladık’ diyor. Türkiye Masası şefi, TMK’nın gazetecileri, yazarları, avukatları, siyasetçileri, akademisyenleri, insan hakları savunucularını ve eleştirel sesleri tutuklamak için kullanılmasına son verilmesini talep ettiklerini ifade ediyor.

21 Aralık 2023
Youtube

Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Kerem Gülay

Uzmanından önemli uyarı: Bylock kararı veren hakimler sıkıntıya girebilir

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 'Yalçınkaya kararı'nın milat olduğu her geçen gün daha da iyi anlaşılıyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Gülen Hareketi’ne yönelik Türkiye’de uygulanan sistematik hukuksuzlukla ilgili kararları hızlandırdı. Yalçınkaya kararının ardından bin Bylock dosyası ile ilgili toptan karar veren AİHM, bunlarla ilgili de Türkiye’den savunma almaya bile gerek görmedi. HAKİMLERİN KEYFE GÖRE HÜKÜM KURDUKLARI TESCİLLENDİ AİHM’in Yalçınkaya ve Bylock ile ilgili verdiği kararı yorumlayan Koç Üniversitesi’nden Dr. Kerem Gülay, Türkiye’de bu kararı verin yargıçların yurt dışına çıkmaları halinde insanlığa karşı suç işlemekten sorumlu tutulabileceklerini kaydetti. Dr. Kerem Gülay, Nevşin Mengü’nün Youtube kanalında katıldığı programda AİHM kararlarını yorumladı. Gülay, Mengü’nün “AİHM; keyfe göre hüküm kurmuşsun, kendi kafana göre standart belirlemişsin ve o dönem her istediğini içeri atmak için Bylock varsa ben mahkum ederim demişsin diyor. Kararın Türkçesi budur!” açıklamasını onayladı. BU SUÇLARDA ZAMAN AŞIMI YOK Mengü’nün devran dönmesiyle bu kararı verenler hakkında soruşturmalar başlatılabileceğine yönelik açıklamasına Gülay, “Çok daha fazlası! Devranın dönmesine gerek yok. Bu yargıçlar yurt dışına çıkarlarsa insanlığa karşı suç işlemekten sorumlu tutulabilirler ve bunda zaman aşımı yok” dedi. Gülay Türkiye’nin uluslar arası hukukta Çin, Kuzey Kore ve İsrail ile aynı kulvarda olduğunu kaydetti.

19 Aralık 2023
Analiz

Opinio Juris / Hakan Kaplankaya

Yüksel Yalçınkaya / Türkiye: Avrupa Konseyi’nin Kurucu Üyesinden Kanunsuz Suç Olmaz İlkesine Sistematik Bir İhlal

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 26 Eylül 2023 tarihinde Yalçınkaya / Türkiye davasında tarihi bir karar verdi. Bu dava, sıradan bir öğretmenin Gülen Grubu ile bağlantısı nedeniyle “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla mahkûm edilmesini ele almaktadır. Bu emsal nitelikteki karar, AİHM tarihinde 60. kez Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesinin (kanunsuz ceza olmaz ilkesi) ihlal edildiğine hükmedilen bir örnek olup, Türkiye’deki yüz binlerce mağdur için son derece önemli sonuçlar doğurmaktadır."

07 Aralık 2023
Youtube

Türkiye Barolar Birliği Avukat Hakları Merkezi Başkanı Av. Deniz Özbilgin

Avukat Deniz Özbilgin: AİHM’nin Yalçınkaya kararı hatalı delil tespitidir; mümkün olan her yere sunulmalı!

İstanbul Barosu Avukatlarından Türkiye Barolar Birliği Avukat Hakları Merkezi Başkanı Deniz Özbilgin, AİHM’nin Yüksel Yalçınkaya kararının Türkiye’de uygulatılması konusunda neler yapılması gerektiğiyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. KHK’lı ceza hukukçusu Dr. Günal Kurşun’un ‘Kampana News’ kanalında yayınlanan ‘Türkiye’de İnsan Hakları programına konuk olan Özbilgin, Türkiye’de hukukun dışına çıkılmasıyla AYM ve AİHM’nin ‘standartaların’ dışına çıkarak kararlar vermek zorunda kaldığını hatırlattı. Deniz Özbilgin, “Yüksel Yalçınkaya kararı bir ByLock kararı değildir. Delil tartışmasının, delil değerlendirmesinin hatalı olduğu kararıdır. Bir dosyanın ‘delil olup olmayacağına siyasal iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda karar verilemeyeceğinin’ belgesidir. Dolayısıyla bunu sohbet, sendika ve Bank Asya değerlendirmeleri için de tartışmak gerekir. Bu karar mümkün olan her yere sunulmalıdır.” dedi.

01 Aralık 2023
Protesto

Samsun KHK’lılar Platformu

Samsun KHK’lılar Platformu: "AİHM'in Yüksel Yalçınkaya Kararı Pilot Karar Niteliğindedir"

Samsun KHK’lılar Platformu üyeleri, AİHM'in Yüksel Yalçınkaya ile ilgili verdiği kararın uygulanmamasına tepki gösterdi. Samsun Adliyesi önünde platform adına açıklama yapan Emel Çakır, "Belirtmek isteriz ki Yüksel Yalçınkaya kararı, öncü dairede alındığından pilot karar niteliğindedir. Bu dava sadece başvurucuya değil, 15 Temmuz sonrası aynı format yargılamaya ve mahkumiyete maruz kalan on binlerce kişiye uygulanacak bir ölçü birimi ve kalıptır" dedi.

30 Kasım 2023
Değerlendirme

Yusuf Metin

AİHM Kararlarının Uygulanması, Objektif Etkisi ve Yalçınkaya Kararının Emsal Karar Olma Niteliği

Bireysel hak ihlaline ilişkin AİHM veya AYM kararlarının, davanın tarafları, yani başvuran ve devlet (hak ihlali yapan kamu makamı) yönünden bağlayıcı olmasına subjektif etki, aynı kararın, başvuran ile aynı/benzer durumda olanlar hakkında uygulanmasına ise objektif etki denilmektedir. AYM İbrahim Er kararında bu hususa değinmiş ve objektif etkinin subjektif etkiye göre daha ön planda olduğunu, yani bu tür kararların genel bağlayıcı etkiye sahip olduğunu vurgulamıştır (Bkz. İbrahim Er, B.No: 33281, 26.1.2023, P. 45,46). AİHM bir temyiz mahkemesi değildir ve kararları ulusal mahkeme kararlarını doğrudan değiştiremez ve ortadan kaldıramaz. AİHM verdiği kararlar ile sadece AİHS hükümlerinin ihlal edilip edilmediğini tespit eder. İhlal kararları AİHS m.46 gereğince bağlayıcıdır ve infazı Bakanlar Komitesi tarafından denetlenir. Söz konusu maddede kararların nasıl yerine getirileceğine ilişkin bir hüküm yoktur. Bağlayıcı kararın nasıl yerine getirileceğini taraf devletin kendisi belirleyecektir. Taraf devlet, AİHS’in 1. maddesi gereğince kendi yetki alanında bulunan herkesin Sözleşme’deki hak ve özgürlüklerden yararlanmasını sağlama yükümlülüğü altındadır ve bağlayıcı AİHM kararı ile tespit edilen hak ihlalini gidermek ve ihlal öncesi durumu sağlayarak hak ihlalinin sonuçlarını ortadan kaldırmak, mümkün olduğunca eski hale getirmek zorundadır. Bu noktada uluslararası hukuka göre taraf devlet için üç yükümlülük söz konusudur: Hak ihlaline neden olan (haksız) fiilin durdurulması, zararın tazmin edilmesi ve benzer ihlallerin önlenmesi (genel önlemler/objektif etki). Bu yükümlülüklere ayrı ayrı kısaca bakalım.

27 Kasım 2023
Açıklama

Lawyers for Lawyers

Yalçınkaya Davasında AİHM Kararına İlişkin Açıklama

26 Eylül 2023 tarihinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, Yüksel Yalçınkaya / Türkiye davasında emsal niteliğinde bir karar verdi. AİHM, Türkiye’nin adil yargılanma hakkını, kanunsuz ceza olmaz ilkesini ve dernek kurma özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmetti (sırasıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 § 1, 7 ve 11. maddeleri). Her ne kadar karar doğrudan avukatlarla ilgili olmasa da, Lawyers for Lawyers (Avukatlar İçin Avukatlar) kuruluşu, keyfi yargı kararlarının AİHM tarafından reddedilmesini memnuniyetle karşılamaktadır.

06 Kasım 2023
Bildirim

Stichting Justice Square

‘Yalçınkaya kararı uygulansın’ bildirimi Avrupa Konseyi’ne ulaştı: Türkiye’nin 10 gün içinde cevap vermesi gerekiyor

Hollanda merkezli Justice Square Vakfı’nın, AİHM’in Yüksel Yalçınkaya hakkında verdiği kararının uygulanmasına ilişkin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne gönderdiği bildirim Komite’ye ulaştı. Bildirim Türk hükümetine de iletilirken, Türkiye’nin en az 10 gün içinde yanıt vermesi gerektiği belirtildi.

31 Ekim 2023
Bildirim

Stichting Justice Square

AİHM’in Yüksel Yalçınkaya/Türkiye Kararına İlişkin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine Yapılan Bildirim

Vakıf olarak, AİHM’in Yüksel Yalçınkaya/Türkiye kararının uygulanmasına ilişkin olarak Bakanlar Komitesi’ne bildirimde bulunduk. Ayrıca, Türkiye’de kararın icrasına yönelik belirsizlikleri ve mağduriyetlerin önlenmesinin aciliyetini anlatarak; kararın icrası sürecinin ivedilikle ve güçlendirilmiş usulde incelenmesi çağrısında bulunduk.

29 Ekim 2023
Açıklama

Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) mimarlarından Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer

Prof. Dr. Adem Sözüer: AİHM’nin kararlarının gereği yerine getirilmeli ve mağduriyetler giderilmelidir

Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) mimarları arasında yer alan ceza hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer, ‘Anayasa ve kanunlarımız gereği AİHM’nin kararlarının bağlayıcı olduğunu ve gereğinin yapılması gerektiğini söyledi. AİHM, 26 Eylül’de açıkladığı KHK’lı öğretmen Yüksel Yalçınkaya kararında, Türkiye’deki yargılamalarda ‘suç uydurulduğunu’, varsayımlarla insanların mahkum edildiğini, ByLock, Bank Asya’ya para yatırmak ya da sendika üyeliği gibi delillerle insanların ‘terör örgütü üyesi’ olmakla suçlanamayacağını belirtmişti. Hukukçulara göre benzer gerekçelerle hüküm giymiş herkes için AİHM’nin kararı emsal nitelikte. Yargılamaların yeniden yapılması ve herkesin ‘beraat’ ettirilmesi gerekiyor. Adem Sözüer, Gezi davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan ve halen Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan şehir plancısı Tayfun Karaman’ın Birgün gazetesinde yayınlanan yazısını paylaştı. Sözüer, söz konusu yazıyı paylaşırken “Cumhuriyetimizin Yüzüncü yılına babasız giren çocuklar var. 100.Yılda sevinçli ve gururluyuz. Ama Gazze’de çocukların dahi bombalanması derin üzüntü doğuruyor. Ya ülkemizde adil yargılanmadan mahkum edilenler ve onların çocukları? Onları unutmayalım.Cumhuriyet adalettir.” ifadelerini kullandı.

23 Ekim 2023
Hukuki Mütalaa

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Soyaslan

Prof. Dr. Soyaslan: Yalçınkaya kararı bağlayıcı ve emsaldir; yargılamalar yenilenmeli ve sanıkların beraatine karar verilmelidir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi mahkûm ettiği ‘Yüksel Yalçınkaya’ kararıyla ilgili mütalaa veren Ankara Üniversitesi ve Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Soyaslan, kararın Türkiye için bağlayıcı olduğu ve benzer tüm dosyalara uygulanması gerektiği belirtti. Prof. Dr. Doğan Soyaslan, Yalçınkaya ile aynı delillere sahip dosyalar için suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığını ve sanıkların beraat etmesi gerektiğinin altını çizdi. Yalçınkaya kararı üzerine kararın bağlayıcı olduğu ve tüm dosyalara uygulanması gerektiği yönünde mütalaa verdi.

21 Ekim 2023
Değerlendirme

Hukukçu İzzet Özgenç

Hukukçu Özgenç: Yalçınkaya kararı benzer durumda olanları da kapsar.

Mevcut Türk Ceza Kanunu'nu (TCK) hazırlayan akademisyenler arasında bulunan Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzzet Özgenç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen Yüksel Yalçınkaya kararıyla ilgili değerlendirme yazısı kaleme aldı. Prof. Dr. Özgenç, Yalçınkaya kararının sadece başvurucu bakımından değil, benzer durumda bulunan çok sayıda şüpheli, sanık ve hatta hükümlü bakımından da dikkate alınması gereken bir mahiyet taşıdığın ifade etti. Özgenç, bir kanuni düzenleme yapılmasının zorunlu olduğuna işaret ederek, "Nitekim AİHM kararında, Türkiye'de bu hususta özellikle sistemik ve yapısal sorunun varlığına işaret etmiştir" ifadesini kullandı.

13 Ekim 2023
Makale

The Strasbourg Observers / Emre Turkut

“Madde 7” Depremi, ByLock ve Ötesi: Büyük Daire’nin Yalçınkaya Kararını Açımlamak

26 Eylül 2023 tarihinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi, Yalçınkaya v. Türkiye davasında uzun süredir beklenen kararını açıkladı. Bu dava, 17 Mart 2020 tarihinde, 2016 darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal döneminde çıkarılan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden ihraç edilen bir öğretmenin başvurusuna dayanmaktadır. Başvurucu, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 314/2. maddesi uyarınca “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılanıp mahkûm edilmesine itiraz etti. Bahsi geçen örgüt, Türk yetkililer tarafından 2016’daki darbe girişimini organize ettiği iddiasıyla FETÖ/PDY (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) olarak tanımlanan “Gülen Hareketi” idi. Başvurucunun mahkûmiyetine yol açan kilit delil, Signal ve Telegram benzeri, uçtan uca şifreleme özellikli bir mesajlaşma uygulaması olan ByLock’un kullanımıydı. Türk yerel mahkemeleri, küresel olarak kullanılabilir olmasına rağmen, ByLock’un yalnızca FETÖ/PDY’ye özel olarak geliştirildiğini ileri sürmüştü.

12 Ekim 2023
Çağrı

International Human Rights Organizations and Prominent Jurists

AİHM Kararının Uygulanmasına Yönelik Uluslararası Çağrı Anayasa Mahkemesi’ne Ulaştı

Dikkate değer bir gelişme olarak, uluslararası insan hakları örgütleri ve önde gelen hukukçular, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’a bir mektup göndererek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Yüksel Yalçınkaya davasına ilişkin son kararının uygulanmasını talep ettiler.

10 Ekim 2023
Yazı

Eski Yargı Mensubu (Savcı ve Hakim) Oktay Bahadır

Dr. Oktay Bahadır tane tane yazdı; AİHM’nin Yalçınkaya kararı neden önemli ve neler yapılmalı?

Eski yargı mensubu (savcı ve hakim) Dr. Oktay Bahadır, AİHM’nin Türkiye’yi mahkum ettiği ‘Yüksel Yalçınkaya’ kararıyla ilgili kapsamlı bir yazı kaleme aldı. Dava sürecini yerel mahkemeden alarak özetleyen Bahadır, kararın ne kadar önemli olduğunu tane tane anlattı. Bahadır’a göre karar çok önemli ve onbinlerce davada emsal olacak. Bahadır, “Özetle karar, nitelik ve nicelik açısında büyük bir öneme sahiptir. Karar ile, son derece ciddi insan hakları ihlalleri tespit edilmiştir. Diğer taraftan on binlerce benzer davaya emsal olabilecek bir karar verilmiştir. Dahası, sadece başvuruda bulunmuş olanlar için değil, benzer durumdaki herkes açısından hukuki sonuçlar doğurması gereken bir karardır.” diyor.

09 Ekim 2023
Açıklama

AGİT İnsan Hakları Zirvesi / Avukat Coşkun Yorulmaz

AGİT Zirvesi’nde, AİHM’nin ‘Yalçınkaya’ kararı konuşuldu: Türkiye hükümeti, bunu ‘fırsat’ olarak görmeli

Brüksel merkezli Solidarity With Others Derneği’nin hukukçu isimlerinden Coşkun Yorulmaz, Türkiye’yi AİHM’nin Yalçınkaya kararını uygulamaya çağırdı. Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenen AGİT’in İnsan Hakları Zirvesi’nde konuşan Avukat Coşkun Yorulmaz, AİHM’nin Türkiye’yi ‘ağır eleştirilerle’ mahkum ettiği ‘Yüksel Yalçınkaya’ kararının önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtti. AGİT zirvesinde dernek adına konuşan Coşkun Yorulmaz, uygulanması halinde AİHM’nin kararının Türkiye hükümeti açısından da olumlu olduğunu vurguladı. Yorulmaz, “Türk Hükümetini, bu kararı hukuka dönmek için bir fırsat olarak görmeye, hukuka aykırı şekilde geniş ve muğlak olan terörle mücadele yasalarını değiştirmeye çağırıyoruz. AGİT’e ve üye devletlere, özellikle de aynı zamanda Avrupa Konseyi üyesi olan ve Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Almanya, Fransa ve Hollanda gibi Türkiye ile daha güçlü diplomatik ve ticari bağları olan devletlere, Türkiye’ye hukukun üstünlüğünü sağlama konusundaki taahhütlerini nazikçe hatırlatmaları çağrısında bulunuyoruz.” ifadelerini kullandı.

05 Ekim 2023
Makale

Turkey Tribunal

Türkiye, Siyasi İsteksizlik Beyanlarına Rağmen AİHM Büyük Daire'sinin Yalçınkaya Kararını Uygulama Konusunda Vazgeçilmez Yükümlülüklere Sahiptir

Bu metin, Yüksel Yalçınkaya davası üzerine yazılmış detaylı bir inceleme olup, Yalçınkaya’nın avukatları Prof. Johan Vande Lanotte ve Johan Heymans’ın değerlendirmelerini, ayrıca Türkiye’deki hukukçular, akademisyenler ve yetkililerin tepkilerini içeriyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, Türkiye’nin Yalçınkaya’yı yalnızca ByLock kullanımı, Bank Asya hesabı ve sendika/dernek üyelikleri nedeniyle terör örgütü üyeliğiyle suçlamasının AİHS’nin 6, 7 ve 11. maddelerini ihlal ettiğine karar vererek Türkiye’nin hukuk sisteminde reform yapmasını, yargı bağımsızlığını sağlamasını ve mağdurlar için yeniden yargılama imkanı tanımasını zorunlu kıldı; ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın eleştirileri, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki isteksizliğine işaret ediyor.

04 Ekim 2023
Yazı

Anayasa Mahkemesi Eski Raportörü Selami Er

YALÇINKAYA KARARI | Selami Er: AİHM’nin kararına uyması, AKP hükümetinin lehine olur

Anayasa Mahkemesi eski raportörü Selami Er, AİHM’nin ‘Yüksel Yalçınkaya’ kararıyla ilgili önemli bir yazı kaleme aldı. AKP rejiminin önündeki seçenekleri değerlendiren ve AİHM’nin kararına uygun hareket etmenin hükümetin lehine olacağını anlatan Selami Er, “Siyasi çözümün birçok alternatifi var. Kanun değişikliği ile terör suçlarının tanımı değiştirilerek derdest davaların beraat ile sonuçlanması ve tutuklu/hükümlülerin tahliyesi olabilir. İkinci olarak bir af düzenlemesi ile suçlama ortadan kaldırılarak davaların düşmesi sağlanabilir.” ifadelerini kullandı.

04 Ekim 2023
Yazı

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali D. Ulusoy

Prof. Dr. Ali D. Ulusoy: AİHM’nin kararlarını kabul etmeyen mahkeme, yargılama sistemini dinamitlemiş olur

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ali D. Ulusoy, AİHM’nin kararlarının bağlayıcılığı konusunda önemli değerlendirmelerde bulundu. Ulusoy, ‘AİHM ve AYM kararlarının bağlayıcılığı sorunu’ başlığıyla t24’te yayınlanan yazısında, “Demem odur ki AİHM ve AYM kararlarının emsal etkisini yani örnek olarak bağlayıcılığını kabul etmeyen bir mahkeme, yüksek mahkeme de olsa, hem yargılama sisteminin temelini dinamitlemiş olur; hem de bizzat Anayasa’yı ihlal etmiş olur.” ifadelerini kullandı.

02 Ekim 2023
Karar incelemesi

Hukukçu Nimet Demir

Hukukçu Nimet Demir: AİHM’nin kararı onbinlerce davaya emsal, Anayasa ihlalleri gidermeyi emrediyor

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Yüksel Yalçınkaya hakkında verdiği ihlal kararının Türkiye'ye yansımalarını değerlendiren hukukçu Nimet Demir, "İhlale konu mahkûmiyet kararı on binlerce benzer davaya emsal olacak mahiyettedir" dedi. Demir, "Anayasamızın 90 ve CMK’nın 311. maddeleri AİHM kararında belirtilen ihlalleri gidermeyi emretmektedir" vurgusunda bulundu.

02 Ekim 2023
Açıklama

Özgürlük Araştırmaları Derneği / Türkiye Bilimler Akademisi aslî üyes Mustafa Erdoğan

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yalçınkaya Kararına Dair

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 26 Eylül’de Gülen Cemaati mensubu veya sempatizanı oldukları için yargılanıp hapis cezasına çarptırılmış veya halen yargılanmakta olan onbinlerce kişinin akıbetini etkileyebilecek önemli bir karar verdi. Esas olarak ByLock uygulamasını kullandığı için terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Yüksel Yalçınkaya’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yaptığı bireysel başvuruyu sonuçlandırarak, AİHM Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin güvence altına aldığı bazı temel haklarını ihlâl ettiğine hükmetti. Yüksel Yalçınkaya 2016 yılında ‘’FETÖ’’ üyesi olmak şüphesiyle tutuklanmış, bilâhare 2017 yılında Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘’Fethullahçı Terör Örgütü’’ üyesi olmak suçundan altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Mahkeme kararını, Yalçınkaya’nın Gülen Cemaatine mahsus örgüt içi haberleşme aracı olarak nitelediği ByLock uygulamasını kullandığı, Bank Asya’da hesabı bulunduğu ve (‘’FETÖ’’yle bağlantıları nedeniyle 667 No.lu KHK ile kapatılmış olan) Aktif Eğitim-Sen ve Kayseri Gönüllü Eğitimciler Derneği üyesi olduğu gerekçesine dayandırmıştı. Mahkeme kimliği açıklanmayan bir kişinin Yalçınkaya’nın ‘’FETÖ üyesi’’ olduğuna ilişkin ihbarını da delil saymıştı. Olağan kanun yolu süreci sonunda bu karar 30 Ekim 2018’de Yargıtay tarafından da onanarak kesinleşmişti. Yalçınkaya’nın bu mahkûmiyete karşı Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuru da ‘’dayanaksız’’ bulunarak 26 Kasım 2019’da incelenmeksizin reddedilmiştir. Ardından Yüksel Yalçınkaya 2020 yılında AİHM’ye başvurarak hakkındaki mahkûmiyet hükmünün Sözleşme’nin dört ayrı maddesini (6., 7., 8. ve 11. maddeler) ihlâli ettin karar verilmesini ve mağduriyetinin giderilmesini talep etmiştir. Mahkeme’nin ilgili Dairesi 2022 yılında başvuru hakkında karar vermesi için dosyayı Büyük Daire’ye havale etmiş, Büyük Daire incelemesinin sonunda 26 Eylül günü Türkiye’nin Sözleşme’nin üç hükmünü ihlâl ettiğine karar vermiştir: 7. madde (kanunsuz suç olmaz), 6. madde (âdil yargılanma hakkı), 11. madde (toplanma ve örgütlenme hakkı). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin başlı başına bir müracaat kitabı olmayı hak edecek kadar ayrıntılı, uzun ve hukuk-yaratan bir eser mahiyetinde olan bu kararının ana noktalarını yukarıdaki sıraya göre özetlemeye çalışalım. Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz (m. 7) İlk olarak, Mahkeme ‘’kanunsuz suç ve ceza olmaz’’ ilkesinin ne anlama geldiğini hatırlatıyor: Suç ta cezası da ancak kanunla konabilir ve cezası tanımlanabilir; ayrıca, ceza normu sanığın zararına olacak şekilde geniş yorumlanamaz, meselâ kıyas yoluyla kapsamı genişletilemez. Suç yasada öyle tanımlanmalı ki, kişi hükmün lâfzından hangi eylem veya ihmallerinden (‘’icabî veya selbî’’ davranışlarından) dolayı ceza hukuku bakımından sorumlu olacağını bilebilmelidir. Mahkeme bu bağlamda, açık bir şekilde tanımlanmış bir hukukî hükmün bile anlamının belirlenmesinin yoruma ihtiyaç gösterebileceğini belirtmektedir. AİHM ulusal mevzuatı yorumlama yetkisinin esas olarak -mahkemeler başta olmak üzere- ulusal makamlara ait olduğunu, ancak ulusal mahkemelerin yerine geçemezse de, onların yaptığı yorumun sonuçları bakımından Sözleşme’yle bağdaşabilir olup olmadığını belirlemenin de kendi yetkisinde olduğunu hatırlatmaktadır (238-240. paragraflar). Mahkeme ayrıca, 7. madde bağlamında, başvurucunun kendisine atfedilen eylemleri gerçekten yapıp yapmadığını belirlemenin veya bireysel cezaî sorumluluğu hakkında karar vermenin kendi görevi olmadığını, ancak başvurucu hakkındaki mahkûmiyetin 7. maddede ifadesini bulan yasallık ve öngörülebilirlik ilkeleriyle uyumlu olup olmadığını incelemenin kendi görevi olduğunu vurgulamaktadır (paragraf 243). Bu bağlamda somut uyuşmazlığın durumuna gelince, AİHM’ye göre, ByLock uygulamasının birçok kişi tarafından bir ‘’örgütsel iletişim’’ aracı olarak kullanıldığı konusunda ihtilâf olmamakla beraber, bu belirli bir sanığa ait somut iletişim içeriği veya başka ilgili bilgilerin var olmaması durumunda bütün bir kullanıcılar arasında bu kullanıcının profil ve iletişimlerinden kesin sonuçlar çıkarmak öngörülemez olduğu gibi, yasallık ve bireysel sorumluluk ilkesine de ters düşer (paragraf 265). Yerel yargısal makamların da kaydettikleri gibi, örgütün epey bir süredir Türk toplumunun bütün kesimlerinde yaygın varlığı karşısında, bu suçun unsurlarının bireysel düzeyde var olduğunun tespit edilmesine kesin ihtiyaç bulunmaktadır. Oysa bu suçun bütün unsurlarının kendisi açısından sabit olduğu kanıtlanmadığı halde başvurucu silâhlı bir terörist örgüte üyelikten mahkûm edilmiştir. Ayrıca, ByLock kullanımı teknik olarak bu suçun maddî unsurunun bir parçası olmamasına rağmen, yerel makamların yorumu pratik olarak sırf ByLock kullanımını silâhlı bir terör örgütünün bilerek ve isteyerek üyesi olmakla eş tutma sonucu doğurmuştur (paragraflar 266-267) Ulusal mahkemelerin kararlarından ve Hükûmetin sunumundan anlaşıldığına göre, ByLock kullanımına ilişkin olgusal bulgunun tek başına silâhlı terör örgütü üyeliği suçunu oluşturduğu varsayılmış, başvurucuya atfedilen diğer eylemlerin sonuç üzerindeki etkisi çok sınırlı olmuştur. Ceza Kanunu ve Terörizmin Önlenmesi Kanunu’nun hükümlerinin uygulanma tarzına ilişkin bu öngörülemez ve geniş yorumun sonucu yalnız başına ByLock kullanımına dayanan neredeyse otomatik suçluluk karinesi yaratmak olmuştur ki bu başvurucunun kendisini suçlamalardan kurtarmasını hemen hemen imkânsız hale getirmiştir (paragraf 268). Sonuç olarak, Türk hukukunda silâhlı bir terörist örgüte üyelik suçu özel kast gerektiren bir suçtur, bundan dolayı bazı özel sübjektif unsurların varlığı olmazsa olmaz şartıdır bu suçun. Buna rağmen, ulusal mahkemelerin ilgili yasal hükümlerin geniş yorumlanması yoluyla, iç hukukta suçun hukukî tanımının gerektirdiği bilgi ve kastın başvurucunun özel durumunda varlığını tespit etmeye çalışmadan, ByLock kullanmanın silahlı bir terörist örgütün üyeliğine del3alet ettiğine dair bulguları fiili olarak ByLock’un kullanılmasına objektif sorumluluk bağlamaktır. Hukukun yerel mahkemeler tarafından bu geniş ve öngörülemez yorumu suçun kurucu -başta zihinsel- unsurlarını bir yana bırakma ve ona neredeyse kusursuz sorumluluk suçu muamelesi yapmak etkisine sahip ol muştur. Bundan dolayı, suçun kapsamı öngörülmez bir şekilde ve 7. maddenin amacına aykırı olarak başvurucunun zararına olarak genişletilmiştir. Böylece Sözleşme’nin öngördüğü ‘’kanunsuz suç ve ceza olmaz’’ ilkesi ihlâl edilmiştir. Adil Yargılanma Hakkı (m. 6/1) AİHM daha sonra adil yargılanma hakkının ihlâli konusunu ele almaktadır. Mahkeme bu sorunun incelenmesine de Sözleşme tarafından korunan hak ve özgürlükleri ihlâl etmedikleri sürece ulusal mahkemelerin yaptıkları iddia edilen hukukî veya maddî hataları incelemenin kendi görevi olmadığını belirterek başlamaktadır. AİHM adil yargılamayla ilgili olarak cevaplandırılması gereken esas sorunun, delillerin elde edilme tarzı ve sanığın kendisini savunma fırsatlarına sahip olup olmadığı dahil olmak üzere, bir bütün olarak yargısal sürecin hakkaniyete uygun olup olmadığını tespit etmektedir. Mahkeme bu bağlamda adil yargılamanın çekişmeli yargıda tarafların ‘’silâhları’’nın eşit olmasını gerektirdiğini de hatırlatmaktadır (paragraf 303). Ayrıca, AİHM’ye göre, ulusal mahkemelerin delilleri nasıl değerlendirdiğini incelemek, bir anlamda ‘’dördüncü derece’’ gibi davranmak prensip olarak kendi görevi değildir. Onun için, bulguları keyfî veya gayrı makul olmadıkça ulusal mahkemelerin bu konudaki değerlendirmesini sorgulamaması gerekir. Bir yerel mahkeme kararı, ‘’adaletin reddi’’ anlamına gelecek şekilde, hiçbir gerekçe verilmediği veya verilen gerekçelerin açık hukukî veya olgusal hataya dayandığı durumlar hariç, yargılama sürecinin hakkaniyetin kuşkulanılamaz (paragraf 304). Bu olayda başvurucunun terörist bir örgüt üyeliğinden mahkûm edilmesinin olgusal dayanağı, MİT tarafından sağlanan verilere dayanan, başvurucunun ByLock uygulamasını kullandığı bulgusudur. Diğer kanıtlar sadece bu olguyu desteklemeye hizmet etmektedir. Bunlar da zaten Bank Asya’da hesap açmış olmak, sendika üyesi olmak ve dernek üyesi olmak gibi hukukilik karinesinden yararlanan yasal eylemlerdir. Onun için, ulusal mahkemelerin bu eylemlerin başvurucunun silahlı bir terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin bulguyu nasıl güçlendirdiğini açıklığa kavuşturmaları gereklidir (paragraflar 311 ve 343) ama ulusal mahkemeler bu gerekleri yerine getirmemişlerdir. Ayrıca, başvurucu yargılama sürecinde aleyhindeki delilleri çürütmek ve savunmasını etkin bir şekilde ve iddia makamıyla eşit şartlarda yapabilmesi için gerçek bir fırsata da sahip olmamıştır (paragraf 341). Öte yandan, başvurucunun adil yargılanma haklarının sınırlanmış olması olağanüstü halin veya terörizmle mücadelenin gereklilikleriyle de haklı gösterilemez. Adil yargılama Sözleşme’nin altında yatan hukukun üstünlüğü ilkesinin temel bir gereğidir ve hukukun üstünlüğünün gereklerine uyma yükümlülüğü olağanüstü hallerde ortadan kalkmaz (paragraflar 354 ve 355) Toplanma ve Örgütlenme Özgürlüğü Hakkı (m. 11) Üçüncü olarak, AİHM Yüksel Yalçınkaya’nın başvurusunu Sözleşme’nin 11. maddesinde korunan toplanma ve örgütlenme özgürlüğü hakkı açısından ele almaktadır. AİHM başvurucunun üyesi olduğu sendika ve derneğin 667 No.lu KHK’yla kapatılmadan önce kurulmuş ve hukuka uygun olarak faaliyet gösterdiklerini tespit etmekte ve bu örgütlerin şiddeti teşvik etmedikleri veya başka şekilde demokratik toplumun temellerine aykırı hareket etmedikleri sürece hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaları gerektiğini vurgulamaktadır. Dolayısıyla, bu olayda ulusal makamlarıin kendilerine açık olan bu görevi yerine getirip getirmediklerinin incelenmesi gerekir (paragraf 390). Oysa dava mahkemesinin kararında bu konuda hiçbir açıklama yer almamakta, sadece bu örgütlerin KHK’yla kapatılmış olduklarına atıf yapılmakta, hükümet te savunmasında söz konusu sendika ve derneğin ‘’FETÖ’’nün amaçları doğrultusunda faaliyet gösterdiklerini ileri sürmektedir. Oysa, yargı sürecinde söz konusu sendika ve dernekle bağlantılı olarak başvurucunun şiddeti teşvik etiği veya demokratik toplumun temellerini reddettiği şeklinde yorumlanabilecek herhangi bir eyleminden söz edilmemiştir (paragraflar 391 ve 392). Sonuç olarak, bu olayda Ceza Kanunu’nun ilgili hükmünün başvurucunun bu örgütlere üyeliğine ilişkin olarak yorumlanma tarzı bu hükmün kapsamını öngörülemez biçimde genişletmiştir ve dolayısıyla bu yorum Sözleşme’nin 11. maddesinin 2. fıkrası anlamında ‘’kanunla belirlenmiş’’ sayılamaz; Türkçede alışkın olduğumuz deyimle, yasal dayanaktan yoksundur. Kısaca, başvurucunun Sözleşme’nin 11. maddesinde tanınan örgütlenme hakkı ihlâl edilmiştir. Kararın Sonuçları Mahkeme’ye göre, benzer ihlâllerin önlenmesi veya giderilmesi için gerekli olabilecek genel tedbirlerin yanında, Yalçınkaya başvurusu üzerine tespit edilen ihlâllere son verilmesi için en uygun yol yargılamanın yenilenmesidir. Öte yandan, Mahkeme’de görülmeyi bekleyen, Sözleşme’nin 6. ve 7. maddeleriyle ilgili 8000’den fazla ByLock kullanımına dayanan benzer şikâyetler vardır. Ayrıca, resmî makamlarca belirlenen yüzbin civarında ByLock kullanıcısı olduğu düşünülürse, önümüzdeki dönemde AİHM’ye benzer şikâyetlerle çok daha fazla sayıda başvurunun yapılması ihtimal dahilindedir. Bu nedenle Türk makamlarının gelecekte ortaya çıkabilecek çok sayıda davalardan kaçınmak için bu kararda tespit edilen eksikler ve kusurların giderilmesi meselesini daha geniş bir ölçekte ele almaları gerekmektedir. AİHM ayrıca, Türk mahkemelerini Sözleşme’nin bu konuda öngördüğü standartları kendisinin bu kararda yorumlayıp uyguladığı şekilde dikkate almaya çağırmakta ve bu bağlamda Türk Anayasasının 90. maddesi gereğince, AİHM kararlarının bağlayıcı oldukları ve uygulanmalarının zorunlu olduğuna ilişkin Sözleşme’nin 46. maddesinin Türkiye’de anayasal bir kural gücünde olduğunu hatırlatmaktadır. AİHM kısaca Türkiye Cumhuriyeti’ne diyor ki, eğer medenî olmak iddiasındaysanız ve medenî dünyanın bir parçası olarak kalmak istiyorsanız, sırf ByLock kullanımı, Bank Asya’da hesabı olma veya şu yahut bu derneğe üyelik nedeniyle yurttaşlarınızın terörist veya terörist örgüt üyesi olduklarına karar veremez ve bu nedenle temel haklarını ellerinden alamazsınız. Mahkemeler başta olmak üzere Türk makamlarının bu mesajı gerçekten ciddiye almaları ve halen doğmuş veya doğacak olan binlerce mağduriyeti gidermek için harekete geçmeleri gerekmektedir.

02 Ekim 2023
Değerlendirme

Av. Nurullah Albayrak

AİHM Yalçınkaya Kararı | Türkiye’de İnsan Hakları Krizi Yaşanıyor

YORUM | Av. Nurullah Albayrak 1. Giriş: Türkiye’de İnsan Hakları Krizi Yaşanıyor Avrupa Konseyi üyesi olan Türkiye, insan hakları ve uluslararası hukuku koruma konusundaki kararlılığının inceleme altında olduğu bir yol ayrımında bulunmaktadır. Ülke şu anda muazzam boyutlarda bir insan hakları krizine saplanmış ve AİHM Büyük Daire kararı sonrasında insan haklarına duyarlı herkes bu sorunu çözme ya da daha da büyütme konusunda iktidarın atacağı adımları beklemektedir. Bu rapor, insan hakları alanında yaşanan krizin kapsamlı bir incelemesini yapmakta ve Türk hükümetinin temel insan haklarını ve uluslararası hukuk ilkelerini sistematik olarak göz ardı etmesine ışık tutmaktadır. Yaşanan krizin merkezinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesinin (AİHM) 26 Eylül 2023 tarihli kararı yer almaktadır ve bu karar, devam eden insan hakkı ihlalleri açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Bu kararın yeni bir hesap verebilirlik ve insan haklarına saygı dönemini başlatması gerekirken, bunun yerine Türk hükümetinin meydan okumasıyla karşılaşmıştır. Bu rapor, bu krizin çok yönlü boyutlarını inceleyerek durumun aciliyetine ve kararlı uluslararası destek ihtiyacına ışık tutmaktadır.

01 Ekim 2023
Değerlendirme

Hukukçu Gökhan Güneş

Yüksel Yalçınkaya/Türkiye Davası Kararı’nın özü

Hukukçu Gökhan Güneş AİHM’nin verdiği Yüksel Yalçınkaya/Türkiye Davası’nı (Büyük Daire - Başvuru No. 15669/20; 26 Eylül 2023)hukuki yönüyle yazdı Başvurucu ve Mahkumiyeti: Kayseri’de bir devlet okulunda öğretmen olan başvuran Yüksel Yalçınkaya, Türk makamları tarafından "FETÖ/PDY" olarak tanımlanan silahlı terör örgütüne üyelikten 21 Mart 2017 tarihinde Kayseri Ağır Ceza Mahkemesince altı yıl üç ay hapis cezasına mahkum edilmiştir (§ 63). Mahkumiyet gerekçesi: Mahkûmiyet kararı, başvuranın, "ByLock" adlı şifreli bir mesajlaşma uygulamasını kullanmasına, Bank Asya'da bir hesap sahibi olmasına, bir sendika (Aktif Eğitimciler Sendikası) ve derneğe (Kayseri Gönüllü Eğitimciler Derneği) üye olmasına dayandırılmıştır (§ 1, § 24, § 27). Başvuru nedenleri: Başvuran, yargılanmasının ve mahkûmiyetinin Sözleşme'nin 6, 7, 8 ve 11. maddelerinin ihlali anlamına geldiğinden bahisle 17 Mart 2020 tarihinde AİHM’e başvurmuştur (§ 1, 2). Başvurunun gelecek davalara örnek olması / Leading case: Başvuru, Mahkeme'nin İkinci Bölümü'ne havale edilmiş ve Bölüm, başvuruyu benzer vakalar açısından “leading case” (önde gelen ve diğerlerine örnek olacak) olarak (02/03/2021) seçmiştir. 3 Mayıs 2022 tarihinde, İkinci Bölüm, Büyük Daire lehine yargı yetkisinden feragat etmeye karar vermiştir (§ 6). Başvurunun incelenmesi süreci: Büyük Daire, başvuru ile ilgili duruşmayı, 18 Ocak 2023 tarihinde kamuya açık olarak gerçekleştirmiştir (§ 9). Büyük Daire halinde toplanan AİHM, 18 Ocak ve 28 Haziran 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen kapalı müzakerelerin ardından daha sonraki bir tarihte kabul edilen kararını 26 Eylül 2023 tarihinde açıklamıştır. Sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin askıya alınması: Türk makamları 21 Temmuz 2016 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne 15. Madde kapsamında (olağanüstü hal nedeniyle) Sözleşme'den kaynaklanan yükümlülüklerini askıya alma bildiriminde bulunmuştur (§ 15, § 205). AİHM, Türkiye'nin, Sözleşme'nin hangi maddelerinin askıya almaya konu olacağını açıkça belirtilmediğini, Başvurana karşı alınan özel önlemlerin durumun zorunluluklarını kesinlikle gerektirip gerektirmediği ve uluslararası hukuk kapsamındaki diğer yükümlülükler ile tutarlı olup olmadığını inceleyeceğini belirterek Türkiye’nin Sözleşme’nin 15. Maddesinden yararlanma talebini reddetmiştir (§ 211-213, 347-355, 398-401). Terör örgütü varlığına ancak mahkeme karar verebilir: AİHM, Türk hukuku uyarınca, bir yapının resmi olarak "terör örgütü" olarak tanımlanmasının mahkemeler tarafından verilecek bir karara bağlı olduğunu referans kararlarla tespit etmiştir (§ 251). Bu da, mahkemelerin 17/25 Aralık ve sonrasındaki olaylar ve MGK kararlarında çıkan görüşler gereği kişilerin Hizmet Hareketi’nin bir suç örgütü olduğunu bildikleri kabulünü çürütmüştür. AİHM’İN SÖZLEŞME’NİN 7. MADDESİ İLE İLGİLİ TESPİTLERİ VE İHLAL GEREKÇESİ AİHS’nin 7/1. Maddesi şöyledir: “Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.” AİHM’e göre, hukukun üstünlüğünün temel bir unsuru olan Sözleşme'nin 7. maddesinde yer alan güvence, Sözleşme'nin 15. maddesi uyarınca savaş veya diğer olağanüstü hallerde bu güvenceden herhangi bir sapmaya izin verilmemesinin de altını çizdiği gibi, Sözleşme'nin koruma sisteminde önemli bir yere sahiptir. Sözleşme, amacı ve hedefi doğrultusunda, keyfi kovuşturma, mahkûmiyet ve cezalandırmaya karşı etkili güvenceler sağlayacak şekilde yorumlanmalı ve uygulanmalıdır (§ 237). Sözleşme'nin 7. maddesi, ceza hukukunun geriye dönük olarak sanığın aleyhine uygulanmasını yasaklamakla sınırlı değildir. Aynı zamanda, daha genel olarak, sadece yasanın bir suçu tanımlayabileceği ve bir ceza öngörebileceği ilkesini (nullum crimen, nulla poena sine lege) ve ceza hukukunun, örneğin kıyas yoluyla, bir sanığın aleyhine olacak şekilde geniş yorumlanmaması gerektiği ilkesini de içerir. Bu ilkelerden, bir suçun kanunda açıkça tanımlanmış olması gerektiği sonucu çıkmaktadır. Bu gereklilik, bireyin ilgili hükmün lafzından ve gerekirse mahkemelerin yorumundan, hangi eylem ve ihmallerin kendisini cezai olarak sorumlu kılacağını bilebildiği durumlarda yerine getirilmiş olur. 7. Madde, özellikle erişilebilirlik ve öngörülebilirlik gibi niteliksel gereklilikleri ima etmektedir (§ 238). AİHM, Terör örgütü kurmak suçundan Fetullah Gülen’in daha önce beraat etmesi, 2017 yılından önce kesinleşen bir mahkeme kararı olmaması karşısında, bir örgüt üyeliği suçundan mahkumiyet için “bilme ve isteme” manevi unsurunun özel olarak incelenmesine dikkat çekmiştir (§ 253). AİHM, ilgili ulusal mahkeme kararlarında, ByLock kullanımının, başvuranın FETÖ/PDY'nin cebir ve şiddet kullanarak ulaşmayı amaçladığı terörist amaçlar taşıdığını bildiği sonucuna doğrudan nasıl yol açtığının anlamlı bir açıklama ile ortaya konulmadığını, özel kastın saptanmadığını ve hiyerarşisinin bir parçası olarak faaliyetlerine katılımın veya ulusal hukukun gerektirdiği şekilde örgütün fiili varlığına veya güçlenmesine başka herhangi bir somut maddi veya zihinsel katkıda bulunulduğunun izah edilmediğini saptamıştır (§ 263). AİHM, yerel mahkemeler ve Hükümetin, ByLock kullanım tespitini mahkumiyet için tek başına yeterli olarak gördüğünü tespit etmiştir (§ 257). AİHM, bu durumun silahlı terör örgütü üyeliği için aranan süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluğa dayalı organik bir bağın kanıtlanması, manevi unsurun saptanması unsurları ile uyuşmadığını belirlemiştir. AİHM, silahlı terör örgütü üyeliğinin tüm gerekliliklerinin (gerekli kasıt dahil) yerine getirildiğini tespit etmeden, bu uygulamanın kullanıcısına etkili bir şekilde cezai sorumluluk yüklemenin Sözleşme'nin 7. Maddesine uymadığını, bu durumun, kişisel sorumluluk unsurunun tesis edilebileceği zihinsel bir bağ olmaksızın cezalandırılmama hakkıyla da bağdaşmadığını vurgulamıştır (§ 264). AİHM’e göre, ByLock uygulaması hakkında, belirli bir sanığa ilişkin somut içerik veya diğer ilgili bilgiler olmaksızın, tüm kullanıcı tabanı için belirleyici sonuçlar çıkarmak sadece öngörülemez değil, aynı zamanda yasallık ilkesine ve bireysel cezai sorumluluğa da aykırıdır (§ 265). AİHM, başvuran gibi ByLock kullanıcısı olduğu iddia edilen tüm kişilerin, yerel mahkemeler tarafından daha önce yorumlandığı ve uygulandığı şekliyle iç hukuk anlamında geçerli bir şekilde "silahlı terör örgütü üyesi" olarak değerlendirilebilecek kişiler olduğunun nasıl bu kadar kesin ve otomatik bir şekilde tespit edilebileceğini anlamakta zorlandığını belirtmiştir (§ 266). AİHM, ByLock kullanımının teknik olarak isnat edilen suçun fiili unsurunun bir parçası olmamasına rağmen, yerel mahkemelerin yorumunun uygulamada sadece ByLock kullanımını bilerek ve isteyerek silahlı bir terör örgütüne üye olmakla eşdeğer tutma etkisi yarattığına dikkat çekmiştir (§ 267). AİHM, ByLock kullanımının adeta suçun (TCK 314/2) unsuru haline getirilerek, usulünce bireyselleştirme yapılmadan verilen mahkumiyetin iç hukukun gerekliliklerine ve 7. madde kapsamındaki korumanın özünde yer alan yasallık ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırı olduğuna karar vermiştir (§ 267). AİHM, ByLock kullanımına ilişkin olgusal bulgunun tek başına silahlı terör örgütüne üyelik suçunun kurucu unsurlarını oluşturduğunun düşünülmesini hak ihlali olarak değerlendirmiştir (§ 268). AİHM, Ayrıca, yerel mahkeme kararlarından ve Hükümet'in görüşlerinden, başvurana atfedilen diğer eylemlerin (Bank Asya’da hesap sahibi olması, dernek üyeliği) sonuç üzerinde çok sınırlı bir etkisi olduğunu, asıl mahkumiyet nedeninin ByLock olduğu değerlendirmesine dikkat çekmiştir (§ 268). AİHM, Ceza Kanunu'nun 314/2. maddesi ve Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinin nasıl uygulanması gerektiğine ilişkin bu öngörülemeyen ve geniş yorumun etkisinin, yalnızca ByLock kullanımına dayalı neredeyse otomatik bir suç karinesi oluşturmak ve başvuranın kendisini suçlamalardan aklamasını neredeyse imkansız hale getirmek sonucunu doğurduğunu söylemiştir (§ 242, § 268). AİHM, Sözleşme’nin 7. Maddesinin, hiç kimsenin keyfi kovuşturmaya, mahkûmiyete veya cezalandırmaya maruz kalmamasını sağlamayı amaçladığını, suçun olgusal temeli ne olursa olsun, bu maddenin amaç ve hedefine uygun olarak hukuki kesinliğe ilişkin maddi güvencelerin karşılanması gerektiğini vurgulamıştır (§ 268). AİHM, hukukun üstünlüğü ilkesinin özünde yer alan ve sınırlandırılamaz bir hak olan Sözleşme'nin 7. maddesinde düzenlenen temel güvencelerin, ulusun yaşamını tehdit eden koşullarda işlendiği iddia edilse bile, terör suçlarının kovuşturulması ve cezalandırılması söz konusu olduğunda daha az katı bir şekilde uygulanabileceği anlamına gelmediğini vurgulamıştır (§ 270). AİHM’e göre, Sözleşme, en zor koşullar da dahil olmak üzere, 7. madde güvencelerine riayet edilmesini gerektirmektedir (§ 270). AİHM, ulusal mahkemeler tarafından, Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ilgili hükümlerinin geniş yorumlandığını, bu nedenle ByLock kullanımının silahlı terör örgütü üyeliği anlamına geldiğinin tespit edildiğini, başvuranın özel durumunda iç hukuktaki suçun yasal tanımı kapsamında gerekli olan bilgi ve kastın varlığının tespit edilmediğini, sadece ByLock kullanımına etkili bir şekilde objektif sorumluluk yüklendiğini belirlemiştir. Mahkeme, ulusal mahkemeler tarafından kanunun bu şekilde geniş ve öngörülemez bir şekilde yorumlanmasının, suçun kurucu unsurlarını - özellikle de zihinsel unsurları - bir kenara bırakma ve bu suçu katı bir sorumluluk suçuna benzetme ve böylece iç hukukta açıkça belirtilen gerekliliklerden ayrılma etkisi yarattığı görüşündedir. Dolayısıyla, suçun kapsamı, 7. maddenin amaç ve hedefine aykırı olarak, öngörülemeyen bir şekilde başvuranın aleyhine genişletilmiştir (§ 271). Mahkeme, yukarıda belirtilenler ışığında, Sözleşme'nin 7. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır (§ 272).

28 Eylül 2023
Çağrı

German Bar Association (DAV)

Alman Barosu, Türkiye’nin Yüksek Mahkemesini AİHM Kararlarını Dikkate Almaya Çağırdı

Türkiye’de muhalefet ve hukuk camiası, bir öğretmeni ilgilendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) son kararına büyük ölçüde sessiz kalırken, Alman Barolar Birliği (DAV), Türkiye Anayasa Mahkemesi’ni AİHM kararlarını dikkate almaya çağırdı.

27 Eylül 2023
Basın Açıklaması

Deva Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu

AİHM’in Yalçınkaya Kararı Hakkında Basın Açıklaması

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dün açıkladığı Yüksel Yalçınkaya/Türkiye kararında silahlı terör örgütü üyeliği suçundan mahkûm edilen başvurucunun adil yargılanma hakkı, kanunsuz ceza olmaz ilkesi ile toplantı ve örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetmiştir. Hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak, kararın silahlı terör örgütü üyeliğine ilişkin diğer ceza yargılamalarını da etkileyeceği/etkilemesi gerektiği tartışmasız bir gerçektir. Bu durumda; devam eden yargılamalar bu esaslar çerçevesinde karara bağlanmalı, sonuçlanan dosyalarda da yeniden yargılamanın önü acilen açılmalıdır.

27 Eylül 2023
Açıklama

KHK’lı Platformları Birliği

KHK'lılardan Hükümete Çağrı: AİHM'in Yalçınkaya Kararına Uyun, KHK'lılara Zulmü Bırakın Artık

AİHM tarafından KHK'lılara yönelik verilen ihlal kararları ve Antalya Altın Portakal Film Festivalinde Kanun Hükmünde adlı filmin yasaklanması ile ilgili KHK Platformları Birliği tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını yapan KHK Platformları Sözcüsü Münir Korkmaz hükümete çağrıda bulunarak “AİHM kararını derhal uygulayın ve KHK zulmüne son verin” dedi. Açıklamanın devamında şunlara yer verildi: “KHKlılar, kendilerine yönelik yaşatılan hak ihlalleri, hukuksuzluklar ve sosyal soykırımın yedinci yılını geride bıraktı. Ancak her geçen gün, yeni bir hak gaspı ve yargısız infazla karşı karşıya kalmış bunun çeşitli örneklerini zaman zaman şiddetli şekilde yaşamıştır. Bir gece yarısı kanun hükmünde kararnameleri ile işlerinden edilmiş KHKlıların hayatından kesitler sunan “Kanun Hükmü” adlı belgesel KHKlıların onur ve hak mücadelesini anlatmış ve 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde belgesel film kategorisinde yarışma hakkı kazanmıştı. Yönetmen Nejla Demirci tarafından sanatseverlere sunulan belgesel, milyonlarca KHKlı ailesinin yaşadığı travmatik süreçlerden kesitler sunuyor ve aynı zamanda haklı bir onur mücadelesini sinematik olarak resmediyor. Belgesel izleyiciler nezdinde takdirle karşılanmış ve heyecanlı şekilde bütün gözleri Antalya Film Festivali’ne çevirmişken, festival yönetiminin konjonktürel siyasi baskılara boyun eğerek korku iklimine malzeme vermesi akıl ve izanla telif edilemez. KHK’lı Platformları Birliği olarak belgeselin Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden çıkarılmasını esefle kınıyoruz. Sanat ile sansürü yan yana getiren bu anlayışı asla kabul etmediğimizi tekrar belirtmek istiyoruz. Ve bugün… KHKlılara yönelik haksız ve hukuksuz yargılamalar için açık hak ihlalleri olduğu net bir şekilde açıklanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kendisine yapılan binlerce başvuru arasından pilot dava olarak seçtiği KHK’lı öğretmen Yüksel Yalçınkaya dosyasını karara bağlamış bulunmaktadır. Tam 3 yılın sonunda AİHM, bu dosyanın Büyük Daire’de görüşülmesine ve itiraz yolunun kapalı tutulmasına karar vermiştir. Bu karara göre; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin • 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının, • 7. madde de düzenlenen kanunsuz ceza olmaz ilkesinin, • 11. madde de düzenlenen Toplantı ve dernek kurma özgürlüğünün ihlaline karar verdi. Bunun yanında başvurucuya 15 bin avro tazminat ödenmesine karar vermiştir. Bu kararla Türkiye’de yürütülen ilgili yargı süreçlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin temel ilkelerine aykırı olduğu net olarak ortaya konulmuştur. KHK’lı Platformları Birliği olarak yasalarımızda en son karar mercii olarak kabul edilen ve bağlayıcılığı olan AİHM kararlarının ülkemizdeki mahkemeler tarafından başka bir mağduriyete sebebiyet vermeden uygulanmasını talep ediyoruz”

27 Eylül 2023
Değerlendirme

Türkiye Tribunal Mahkemesi kurucusu Johan Vande Lanotte

Türkiye Tribunal Mahkemesi kurucusu Lanotte: AİHM kararı sonrasında Türkiye’nin yükümlülükleri var

Cenevre’de kurulan Türkiye Tribunal Mahkemesi'nin (Turkey Tribunal) kurucuları arasında yer alan Belçikalı siyasetçi ve hukukçu Johan Vande Lanotte, AİHM'in Yüksel Yalçınkaya hakkında dün aldığı kararı "çığır açan bir karar" olarak değerlendirdi. Lanotte, "Türkiye'nin gelecekte benzer diğer ihlalleri önlemek veya telafi etmek için kararda tespit edilen kusurları ele alma konusunda açık yükümlülükleri vardır” dedi.

27 Eylül 2023
Makale

Levent Mazılıgüney

AİHM’in Yalçınkaya Kararı ülkemiz için bir fırsattır

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) merakla beklenen Yalçınkaya kararını 26 Eylül günü açıkladı. AİHM Büyük Dairesi açıklandığı anda kesin nitelikli olan kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini (AİHS) 6. (adil yargılanma), 7. (kanunsuz ceza olmaz) ve 11. (toplanma özgürlüğü) maddelerinin ihlal edildiğine karar verdi. AİHM’in ihlal kararının en önemli tarafı ihlal bulgularına yol açan sorunların sistemik olduğunu belirterek ülkemizin genel önlemler alması gerektiğine karar vermesiydi.

27 Eylül 2023
Değerlendirme

Kadir Öztürk

Yalçınkaya Kararı: En Önemli Ayrıntıları ve Özet Çevirisi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ByLock kullanmak, Bank Asya’da hesabı olmak ve sendika ve dernek üyeliği gerekçesiyle mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya'nın açtığı davada Türkiye’yi mahkum etmesi bu suçlardan yerel mahkemelerde mahkumiyet alanları da “emsal” oluşturma ihtimali yüzünden yakından ilgilendiriyor. AİHM’in açıklamasına göre ByLock ile ilgili 8 bin 500’e yakın başvuru yapıldı. Türk yetkililerin ByLock kullananların sayısının 100 bin civarında olduğu açıklaması göz önüne alındığında AİHM’e başvuru yapanları da sayısının artması bekleniyor. Daha önceki yazılarımda 'Yalçınkaya kararının diğer başvurucular için bir emsal teşkil edeceğini ve de bu karara dayanarak ilgililerin kendi mahkemelerinde 'yeniden yargılanma' talebinde bulunabileceklerini' belirtmiştim. Çünkü bu kararın sonuçları Yalçınkaya'nın kendisinden çok çok öteye geçerek ByLock kullandığı iddia edildiği, dernek ya da sendikaya üye olduğu için hukuksuz bir şekilde cezalandırılan on binlerce kişiyi ilgilendiriyor. İşin en önemli kısmı AİHM de bunu istiyor. Verdiği kararında AİHM kişilerin ByLock kullandıkları iddiasıyla cezalandırılmalarını ülke genelinde yaşanan sistemik bir sorun olarak görüyor ve Türk Hükümeti'ne bu genel sorunun çözülmesi için yerel mahkemelerin ByLock'a yönelik tavrının değişmesi hususunda çağrıda bulunuyor. Daha da önemlisi AİHM, Türk mahkemelerinin önündeki davaları Yalçınkaya kararını dikkate alarak çözüme kavuşturmasını istiyor.

26 Eylül 2023
Analiz

Euronews / Avukat Doğan Erkan / DEVA Partisi Kurucusu Hukukçu Kökenli Milletvekili Mustafa Yeneroğlu

Analiz: AİHM'in 'Yalçınkaya davası'nda Türkiye'yi mahkum etmesi hangi sonuçları doğurabilir?

Euronews’e konuşan hukukçular, AİHM'in kararının diğer davalara emsal olması itibarıyla önemli buluyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ByLock kullanmak, Bank Asya’da hesabı olmak ve gizli bir tanığın ifadesiyle mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya'nın açtığı davada Türkiye’yi mahkum etmesi bu suçlardan yerel mahkemelerde mahkumiyet alanları da “emsal” oluşturma ihtimali yüzünden yakından ilgilendiriyor. AİHM’in açıklamasına göre Strasbourg Mahkemesi’ne bu konuda 8 bin 500’e yakın başvuru yapıldı. Türk yetkililerin ByLock kullananların sayısının 100 bin civarında olduğu açıklaması gözönüne alındığında AİHM’e başvuru yapanları da sayısının artması bekleniyor. Euronews’e konuşan hukukçular ise, bugünkü kararın diğer davalara emsal olacak olması itibarıyla önemli buluyor.

26 Eylül 2023
Tweet

FIDU (Federazione Italiana Diritti Umani)

İtalyan İnsan Hakları Derneği: Yalçınkaya kararından memnuniyet duyduk, şimdi Türkiye karara uymakla yükümlü

İtalya'da faaliyet gösteren insan hakları derneği FIDU, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bugün Yüksel Yalçınkaya hakkında verdiği karara ilişkin bir açıklama yaptı. Karardan memnuniyet duyduklarını belirten dernek, 7. Madde'nin ihlal edildiği tespiti özellikle önemli ve endişe verici olduğunu vurguladı. Dernek, “Türkiye şimdi Genel Daire'nin kararına uymak ve özellikle de benzer ihlalleri önlemek için adımlar atmakla yükümlüdür” diye ekledi.

05 Mart 2023
Uzman Görüşü

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tolga Şirin

Doç. Dr. Tolga Şirin: Anayasa uygulanıp Yalçınkaya kararına göre yeniden yargılama yapılmalı

AİHM'nin Yüksel Yalçınkaya kararıyla ilgili uzman görüşü hazırlayan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tolga Şirin, mahkemelerin Yaçınkaya kararını uygulayıp yeniden yargılama yapmak zorunda olduğunu belirtti. Şirin, "Bu yeni yargılamada mevcut delillerden hareketle mahkumiyet sonucuna ulaşılamayacağna da önemle kaydetmek gerekir." dedi. Şirin, AİHM'nin Yalçınakaya kararındaki gerekçelerin mahkeme önüne gelmesi muhtemel 100 bin dava için geçerli olduğunu kaydetti.

Makale

Stichting Justice Square

AİHM Yüksel Yalçınkaya/Türkiye Kararı ve Güncel Yargılamalara Etkisi

Bilindiği üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi 26 Eylül 2023 tarihli Yüksel Yalçınkaya / Türkiye Davasında verdiği kararda 15 Temmuz 2016 sonrası Türkiye’de özellikle Gülen Hareketine mensup olma iddiasıyla yapılan yargılamalara ilişkin çok önemli tespit ve değerlendirmelerde bulunmuş ve nihayetinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin, kanunsuz suç olamayacağı ilkesini düzenleyen 7. maddesinin ve örgütlenme ve toplanma hakkıyla ilgili 11. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Kararın tamamı Justice Square gönüllüsü hukukçular tarafından aynı gün Türkçeye çevrilmiş ve kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. Vakfımızın yaptığı çeviri çok kısa süre sonra 12 Ekim 2923 tarihinde AİHM resmi sayfasında yayınlanmıştır. Türk yargısının son dönem işlem, karar ve uygulamalarının sistematik olarak hukuksuz olduğunun resmini ortaya koyan karar, Türk yargısı ve son dönem yargılamaları için bir dönüm noktası olmuştur. Toplam 182 sayfalık kararda Türkiye’deki son dönemde örgüt yargılamalarındaki hukuka aykırı uygulamalar ve ortaya çıkarttıkları hak ihlalleri madde madde ele alınmış ve bu çerçevede geniş bir alanda hak ihlali kararı verilmiştir. Türkiye’de terör suçlamasıyla yapılan yargılamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesinde belirtilen temel ilkelere aykırılığını ortaya koyan bu karar, belirsizlikler ve keyfiliklerle dolu bir hukuk sistemine yönelik ağır bir itham niteliğindedir. AİHM’nin kararıyla, Sözleşme’nin 6/1. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının ihlalini, kişilerin ağır bir ceza gerektiren ciddi bir suçtan mahkûm edilmesine yol açan yargılamaların, AİHS’nin 6. maddesi kapsamında esastan ve temel olarak, adil olmadığı gerçeği ortaya konulmuştur. Kararda Sözleşme’nin 11. maddesi kapsamında korunan örgütlenme özgürlüğüne yönelik eşi benzeri görülmemiş bir saldırının varlığına da vurgu yapılmış ve bundan dolayı hak ihlaline hükmedilmiştir. Karar, kapsamı ve genel olarak benzer nitelikteki bütün yargılamaları içine alan tespitleri çerçevesinde çok önemli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmada kararın özeti çerçevesinde Yalçınkaya / Türkiye kararında yer verilen temel ihlal noktaları ve bu ihlal kararının sonuçları ile güncel davalara etkileri ele alınmıştır.